27 Aralık 2014

gelecek hep sizinle olsun




duvardaki çiviye asılı takvimde üç beş tane yaprak kalmış,koca bir yıl daha bitti gitti işte,niyeyse yaşım geliyor aklıma da gülümsüyorum,kırk yaş sendromu mu bu,neyse ne işte, şöyle sıkı bir dostla oturup adam akıllı içmek istiyorum. bunlar aklımdan geçerken kömür sobasında bir kömür patlıyor,içerisi sıcacık,perdeyi aralayıp artık iyice ağarmış akşam alacalığında sokağa bakıyorum.camın buğusundan anlıyorum ki dışarıda yaman bir soğuk var, bom boş sokakta ekmek almaktan dönen bir çocuk ilişiyor gözüme,sigaramı yakınca buzdolabındaki rakı geliyor aklıma da o Edip Cansever şiirini anımsayıp belki de en iyisi o şiirdeki masaya oturup kendimle içmek diyorum. rakıya suyu katınca gülümsüyor sanki mübarek,ilk kadehte o anason kokusundan mıdır nedir sen geliyorsun aklıma.adın falan değil de yüzündeki o duruluk geliyor daha çok...bir müddet her şey siliniyor ve bir tek gitgide mavileşen o duruluk kalıyor aklımda.susup tadını çıkarıyorum. sigaram kül tablasında kendi kendine sönüyor.ikinci kadehte bir daha hiçbir yüzde rastlayamadığım o duruluğu, kaybolan o büyüyü düşünüyorum.sonra yavaş yavaş, kadeh kadeh bir kederi örüyor içime zamanın kara örümceği...

bazen insana hayatı içinde kaybolduğu bir labirent gibi gelir,dolanır durur ama hiçbir yere çıkamaz.bu duyguya yaşarken ölmek derim ben,hiçlik kısacası. işte bu hiçliğin bir yerinde varsındır,yersin içersin ama hepsi o kadar.çünkü yalnızsındır.seni anlayanlar bir tek ateş böçükleridir ve onlarda çok uzaktırlar. ilkel bir Afrika kabilesinde yaşayan insanların parayı bilmemesi gibi bir yabancılıktır bu.sen ve senin gibi ateş böçükleri bu kapitalist çağın karanlıklarında ışıldayan yıldızlar gibisinizdir. ışıltınız görülür ama siz bu zamana çok uzaksınızdır.

şöyle bir düşünüyorum geçen yılları da günlerimizi ne çok kararttı bu örümcek kafalı faşolar diyorum, uzatıyorum ellerimi o uzaktaki ateş böçüklerine ve bir sır verir gibi şöyle diyorum tüm dostlara; gelecek hep sizinle olsunnn!

***

ne cüceler ülkesinde Gulliver olmak
ne de bataklıkta orkide
uyumak bir ömür boyu
gözlerindeki o mavi sessizlikte...

tk

24 Aralık 2014

Laitu'ya Dair

"giden gitmiş,hüznü ayaklandırmak boşuna"-Arif Damar

***

kalbimin ıssızlığında çiçekler karanlıktan korkar
serseri bir ay doğar ansızın
tutar sana benzetirim o ışık halesini

peşimde hafiyeler gezinir
zar zor akşamcı meyhanelerinde kaybettiririm izimi
kaldırımlarda ölü yıldızlara denk gelir yolum
alıp aydınlığa atamam hiçbirini

sabah uyandığımda
bu tarafta bulurum leşimi
sirenler ki çalmış, vapur çoktan kalkmış olur
kalbimde sıcak şarap gibidir hala adın...

tk




18 Aralık 2014

Vicdan




yakılan tutsaklara ıslak battaniye attılar
oysa on numaralı sözlü emirle
benzine batırılmıştı tüm battaniyeler
Kafka bile düşünemezdi böylesini...

tk/19 aralık 2014

16 Aralık 2014

GUGUK KUŞU


Gece yarısı:  00:00
Guguk kuşu ötmeye başladı
Devrim..! Devrimm..! Devrimmm..!
Peşinden o horito sesiyle Hamlet vari bir kahkaha attı kuş
Ha,haa,haaa..! deliceydi kahkahası
Tam o sıra uyanıverdim. Dışarıdan sabah ezanının hoparlör cızırtısına karışan sesi geliyordu. Sağ elim yorganın dışında kalmış,üşümüştü. Oysa yatağın içi sıcacıktı. Elimi yorganın altına çektim, olmadı yastığın altına soktum. Biraz ısınır gibi oldu. Sıcaklık ne güzel şeydi. Ne de olsa cep telefonum işe gitme saatine kurulu, diye düşünüp yatağın sıcaklığına iyice gömülüverdim. Gördüğüm rüyayı düşündüm, guguk kuşunun neden devrim devrim diye öttüğüne,peşinden niçin o deli kahkahasını attığına pek akıl sır erdiremedim. Bu biraz camımı sıkmadı da değil ama alt tarafı bir rüyaydı işte. Dışarıda okunan ezan bitmiş,hoparlör imam tarafından kapanmış,cızırtıda kesilmişti. Acaba minarenin ışıkları imam ezan okurken gene yeşil yeşil mi yanıyordu? Tuhaf ama bu geldi aklıma. Bugün o bahçeli evdeki komşunun horozu da nedense ötmemişti,genelde ezanla birlikte o da ötmeye başlardı. Belkide adam kesip yemişti horozunu, belli mi olurdu hani? Zaten karanlık suratlı, pis sakallı herifin biriydi. Bir ara dün neler yaşadığımı düşünmeye yorduysam da aklımı, pek değişik bir şey yaşamadığımdan olsa gerek tez vazgeçtim yaşadıklarımı düşünmek düşüncesinden de. Komodinin üzerine koyduğum akıllı cep telefonum geldi aklıma, daha doğrusu facebook'a girip kimin benim son yazdıklarımı beğenip beğenmediğine bakmak. Narsistliğime güldüm, vazgeçtim bu düşüncemden de. Bir tespih böceği gibi iyice dertop olup, tıpkı ana rahmindeki bir ceninin pozisyonunda yorganın altındaki o sıcaklıkta kendi yalnızlığımla baş başa kıvrılıp hiç bir şey düşünmeden saatin çalmasını bekledim. Gene de o halde bile o geldi aklıma. Sıcacıktı. Sanki bir yağmur diner dinmez çıkan ebemkuşağı gibi rengarenkti gülüşü. Yüzü karanlıkta bir yıldız tarlası gibiydi. Bir tek kişi değil sanki tüm sevdiğim şeylerin toplamı gibiydi.Onu böylesi düşününce; topuğundan kaldırıp Tanrıların ölümsüzlük suyuna batırdıkları Aşil gibi beni de sanki topuğumdan kaldırmış öylece mutluluğun içine batırıvermişlerdi. Ona iyice batmıştım ki cep telefonumun alarmı çalmaya başladı. Bu ekmek kavgasının bugünde başladığının habercisiydi. Belkim de öten gene o guguk kuşuydu. Kim bilir!

tk


14 Aralık 2014

Z RAPORU

Çin Seddi bitince nereye gitmişti o duvarı yapan işçiler? Brecht'in bu sorusu çıkmadı aklımdan gün boyu, hava da yağmurluydu zaten, içimi umutsuzluk kaplar yağmur durmadan yağdıkça. En çok nisan aylarını severim,çünkü başkadır nisan yağmuru, güneşin battaniyesine sarılmış bir peri gibidir. Çok şiir karaladım nisana dair...
Televizyonda haber izleyemiyorum epeydir, sırf bu yüzden belgesel manyağı oldum çıktım zaten ama ne yaparsam yapayım memleketimin z raporu çıkıyor yoluma karşıcı. Keşke bir kirpi gibi doğuştan oklarıyla var olan Aşil olsaydım ve kimse vuramasaydı beni topuğumdan, ölümsüzlük ölmemekte değil, işte en çok bunu öğren mişimdir Neruda şiirlerinden.
İsmail Beşikçi gibi sakin olabilseydim keşke,ama ben beceremiyorum bunu. Kürt halkının kendi kaderini tayin etmesi kaldıkça sayın başbakanımızın iyi niyetine. Şimdi kim bilir hangi kıyısında dünyanın niyet çektiriyordur bay Obama tavşanı Baks Bani'ye.
 İşçi ölümleri,trafik canavarı, Arap baharı, Gazi koşusu, Fenerbahçe'de ki kötü gidişatta Aleks'in rolü, Orhan Pamuk'un dedesi Cevdet Bey'in ruhunu fincana hapsedip istediğinde çağıran Borges tiyze, Can Yücel'in kendisine küfretmesi için sıraya yazılmış ama hala sırası gelmemişler arasında bu günü geçireceğim bir yevmiye bulma telaşı içinde düşüne durmaktayım James Joyce'nin Ulysse'sini niye yazdığını.
Türkiye'nin şeriata gittiğini bilenler acaba biliyor mudur parası olanların önce cep telefonunu değiştirdiğini de. İphone'de karpuz kesmece oynamak mı güzeldir, yoksa twit atmak mı?
Neden hala dört Ermeni iki Kürt'e, iki Kürt bir Türk'e anca eşittir. Nelson Mandella bir mandalina türü müdür, diye bir soru çıksa kim bir milyon yarışının finalinde ipi göğüsler mi gemici Simbat'ın bilmem kaç göbek öteden akrabası Bay K?
Elsa'nın gözlerini okumak istiyorum kulağına, eğil biraz, şöyle az profilden bakıver ya, göğsünün çatalını neden o kadar kapatırsın ki; olmadı kara çarşafa girseydin bari. Korkma sevgilim Sosyalizm gelemez bu parka, girişte Polat Alemdar'ın adamları tam tekmil nöbet tutmakta. F tiplerinden firar edip köstebek Aşil'den yardım almaları da zor artık...

Sigara sağlığa zararlı ama zararlı değil savaşlar hala. Hala. Halaaaaaaa!(Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala!)

12 Aralık 2014

Umut




kediler sokaklarda çello çaldılar
serçeler çocuklarla bölüştü ekmeğini
ya martılara ne demeli, masmaviydiler gene

işte o güzel yazdan geriye bunlardı kalan...

tk

11 Aralık 2014

menekşenin yaprağına konan arının vızıltısı

apansız yağmur başladı, kaçtım bir kiraz ağacının altına sığındım, çiçeklerin yağmura karışıyordu kokusu. sen geldin aklıma,telefonuma sarıldım ama arayamadım seni. niye arayamamıştım, işte başım o duyguyla beladaydı.:(

nevroz bayramı ülkemde bütün halkların onuru olsun dileğimi gidip denizin kulağına fısıldadım, o sonsuz mavilik beni duymuşcasına sahile savuruyordu dalgalarını. umarım bütün karanlık yüreklerde duyar ve tez vakit fikrinden milliyetinden ve inançlarından dolayı kimse kimseyi hor görmez. herkes bir martı olabilirse barış tez gelir.:)

anneme sarıldım durduk yere,sırf annem olduğu için :) huzur bu olsa gerek.

bir gün gelecek İstanbul'daki asma köprülerde insanlar boğazı izleyip kahvaltı edecekler, ne araç olacak, ne egzoz dumanı,sadece gülümseyecek aşıklar.  :)


9 Aralık 2014

sevgiye dair...









"Sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir. Bir tutumdur. Kişinin yalnız bir se...vgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir kişilik yapısıdır. Kişi yalnız bir tek kimseyi seviyor, başka her şeye karşı ilgisiz kalıyorsa sevgisi sevgi değil, genişletilmiş bencilliktir.”
Karl Marks - 1844 Felsefi Elyazmalar"



.

4 Aralık 2014

Batık





Gecenin geç bir vakti
Öyle batmışım ki sana
İçinden çıkamıyorum
Herşey öyle güzel
Sen öyle güzelsin ki
Çıkıp balkona yıldızlara bakıyorum
Sırf sana benzedikleri için

tk

Yeni adresim

ara ara aşağıdaki adresimde yazacağım https://atesinsesi.wordpress.com/ /